PR – M – 018
TCK uyarınca, işlenmiş bir suçun iki temel sonucu öngörülmüştür; Bunlar adli para cezası ve hapis cezasıdır. Gerek adli para cezalarının gerekse hapis cezalarının infazında 5275 Sayılı Ceza ve Güvenlik Tedbirlerinin İnfazı Hakkındaki Kanun hükümleri uygulama alanı bulacaktır.
5275 Sayılı Kanun’un 106. maddesinde adli para cezalarının infazı konusu düzenlenmiştir. 106/1’de adli para cezasının infazının nasıl yapılacağına ilişkin yol gösterici bir düzenleme yer almaktadır. Buna göre “Adlî para cezası, Türk Ceza Kanununun 52. maddesinin birinci fıkrasında belirtilen usule göre tayin olunacak bir miktar paranın Devlet Hazinesine ödenmesinden ibarettir.” .
Adli para cezasının ödenmesinde TCK madde 52 hükmü esas alınır. Buna göre; ‘‘Hakim, ekonomik ve şahsi hallerini göz önünde bulundurarak, kişiye adlî para cezasını ödemesi için hükmün kesinleşme tarihinden itibaren bir yıldan fazla olmamak üzere mehil verebileceği gibi, bu cezanın belirli taksitler halinde ödenmesine de karar verebilir. Taksit süresi iki yılı geçemez ve taksit miktarı dörtten az olamaz. Kararda, taksitlerden birinin zamanında ödenmemesi halinde geri kalan kısmın tamamının tahsil edileceği ve ödenmeyen adlî para cezasının hapse çevrileceği belirtilir.’’
5275 Sayılı Kanun’un 106/2. maddesi gereğince ödeme emrini alan hükümlü, 30 gün içerisinde adli para cezasını ödemekle yükümlüdür. Ancak bu cezanın tümünü bir anda ödemek zorunda değildir. Nitekim 106/6’da “Hükümde, adlî para cezası takside bağlanmamış ise, bir aylık süre içinde adlî para cezasının üçte birini ödeyen hükümlünün isteği üzerine geri kalan kısmının birer ay ara ile iki eşit taksitte ödenmesine izin verilir. İlk taksitin süresinde ödenmemesi hâlinde, verilen ikinci takside ilişkin izin hükümsüz kalır.” şeklinde bir düzenleme yer almaktadır. Bu durumda, hükümlüye adli para cezasını taksitle ödemek için bir seçenek tanınmıştır.
Taksit hakkından yararlanabilmek için hükümlünün ilk taksitini 30 gün içerisinde ödemiş olması gerekir. Kalan iki taksitten ikincisi zamanında ve en az 1/3 oranında ödenmezse, adli para cezasının kalan kısmı infaz edilecektir. Bu durumda 5275 Sayılı Kanun’un 106/3 maddesinde düzenlenen “Hükümlü, tebliğ olunan ödeme emri üzerine belli süre içinde adlî para cezasını ödemezse, Cumhuriyet savcısının kararı ile ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.” hükmü uygulanacaktır.
Burada, “ödenmeyen kısma karşılık gelen gün miktarınca hapsedilir.” hükmünde ödenmeyen kısma karşılık gelen günün hesabında TCK 52’ye göre yargıç tarafından sanığın ekonomik ve diğer şahsi halleri gözetilerek takdir edilen bir günlük parasal tutar, ödenmeyen adli para cezasının hapse çevrilmesinde de aynen uygulanacaktır.
Örneğin bu hesaba göre bulunan günlük 40 TL’lik rakam; hükümde 4000 TL olarak belirlenmişse, ödenmeyen adli para cezasının hapse dönüştürülmesinde de 40 TL’lik rakam kabul edilecektir. Hükümlü 2000 TL’yi ödememişse, hükümlünün cezası 2000/40= 50 gün hapis olarak belirlenmelidir.
5275 Sayılı Kanun’un 106/7 hükmünde ise “Adlî para cezası yerine çektirilen hapis süresi üç yılı geçemez. Birden fazla hükümle adlî para cezalarına mahkûmiyet hâlinde bu süre beş yılı geçemez.” . Buradaki üç yıllık azami süre tek bir suç içindir. Birden fazla suç nedeniyle infaz söz konusuysa bu süre en çok 5 yıl olarak belirlenecektir. 5 yıllık üst sınırın uygulanması için, hükümlünün infaz sürecine gelen birden fazla adli para cezasının olması gerekmektedir.
Adli para cezalarının infazı konusunda çocuklar için 5275 sayılı Kanun’da özel bir düzenleme konmuştur. 106. maddenin 4. fıkrasında yer alan bu hüküm “ Çocuklar138 hakkında hükmedilen adlî para cezasının ödenmemesi hâlinde, bu ceza hapse çevrilemez. Bu takdirde onbirinci fıkra hükmü uygulanır.” şeklinde düzenlenmiştir. Buna göre çocuklar hakkında hükmedilen adli para cezası ödenmezse paraya çevrilemeyecek ve paranın tahsili için Amme Alacaklarının Tahsili Usulü Hakkındaki Kanun hükümleri uygulanacaktır
TCK 66/1-e gereğince adli para cezasına ilişkin dava, sekiz yıl geçmekle düşecektir. Bir başka deyişle, adli para cezasında dava zamanaşımı 8 yıldır. TCK 66/2’ye göre, fiili işlediği sırada on iki yaşını doldurup da on beş yaşını doldurmamış olanlar hakkında, bu süre 4 yıl olarak; 15 yaşını doldurup da 18 yaşını doldurmamış olanlar hakkında ise 5 yıl 4 ayın geçmesiyle adli para cezasına ilişkin dava açma hakkı düşecektir.
Adli para cezaları TCK 68/1-e hükmü gereğince 10 yıl geçmekle infaz edilmez. Fiili işlediği sırada 12 yaşını doldurmuş olup da 15 yaşını doldurmamış olanlar hakkındaki adli para cezaları 5 yıl; 15 yaşını doldurmuş olup da 18 yaşını doldurmamış olanlar hakkındaki adli para cezaları ise bu sürenin 2/3 ü olan 6 yıl 8 ay geçmesi durumunda infaz edilemez.
05.10.2021
Ensar Emre AKSOY
Avukat/Yönetici
Kira sözleşmesi, karşılıklı borç yükleyen bir sözleşme olup sözleşmenin her iki tarafına da yerine getirilmesi gereken edim yükümlülükleri yükler. İşbu kira sözleşmesinin en önemli unsurlarından birisi kira bedelidir. Kira sözleşmelerinde taraflar, kira bedelini sözleşme özgürlüğü prensibi çerçevesinde serbestçe belirleyebilirler. Her kira sözleşmesinde olduğu gibi konut ve çatılı işyeri kiralarının bedeli de sözleşme kurulurken sözleşme serbestisi çerçevesinde taraflarca kararlaştırılabilir. Buna karşılık, sözleşmenin devamı sırasında sözleşmenin zayıf tarafını korumak amacıyla, Türk Borçlar Kanunu’nda kira bedelinin belirlenmesine bazı sınırlamalar getirilmiştir. Bu sınırlandırmalar konut ve çatılı işyeri kirası uygulaması bakımından 2 şekilde karşımıza çıkar: Kiraya verenin fesih hakkının sınırlandırılması ve kiraya verenin isteyebileceği kira bedelinin sınırlandırılması.
Kira Bedelinin Belirlenmesi
Taraflar, TBK m.344/1, c.1’e göre yenilenen kira dönemlerinde kira bedelini bir önceki kira yılında üretici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla serbestçe kararlaştırabilirler. Kanun koyucu üretici fiyat endeksindeki artış oranını esas aldığından taraflar tüketici endeksindeki artış oranını esas alsalar bile, tüketici endeksindeki artış oranı, üretici fiyat endeksindeki artış oranını aşıyorsa, yine yasa gereği üretici fiyat endeksi esas alınacaktır. Bu hükmün uygulama alanı bir yıldan uzun süreli kira sözleşmeleri bakımından da geçerlidir.
- Beş Yıldan Uzun Süreli Kira Sözleşmelerinde Kira Bedelinin Tespiti
Tarafların, beş yıldan uzun süreli bir kira sözleşmesinde veya beş yıldan sonra yenilenen kira sözleşmelerinde, yenilenen kira dönemlerinde uygulanacak kira bedelindeki artışı belirlemediler ise veya artışı belirlemiş olsalar bile artış oranını veya miktarını belirlememiş olmaları mümkündür. Bu durumda, TBK m.344/3 gereğince tarafların anlaşma yapıp yapmadıklarına bakılmaksızın hakim üretici fiyat endeksindeki artış oranını, kiralananın durumunu ve emsal kira bedellerini göz önünde bulundurarak hakkaniyete uygun olacak şekilde kira bedelini tespit edecektir. Kiralananın durumu değerlendirilirken kiralananın kalitesi, büyüklüğü gibi nitelikler göz önünde bulundurulacaktır. Emsal kira bedelleri değerlendirilirken ise olağan şartlar esas alınır. Hakim hakkaniyete göre değerlendirme yaparken tespit edeceği kira bedeli, önceki kira yılının üretici fiyat endeksindeki artış oranını geçmemelidir. Ancak, altıncı yıldaki bu belirlemeden sonraki beş yılın sonuna kadar kira bedeli, TBK m.344/2’de yer alan ‘Taraflarca bu konuda bir anlaşma yapılmamışsa, kira bedeli, bir önceki kira yılının tüketici fiyat endeksindeki on iki aylık ortalamalara göre değişim oranını geçmemek koşuluyla hâkim tarafından, kiralananın durumu göz önüne alınarak hakkaniyete göre belirlenir.’ hükmünce belirlenir.
- Kira Bedelinin Yabancı Para Olması Durumunda Kira Bedelinin Tespiti
TBK m.344/4’e göre aşırı ifa güçlüğü durumu saklı kalmak kaydıyla, sözleşmede kira bedeli yabancı para olarak kararlaştırılmışsa beş yıl geçmedikçe kira bedelinde değişiklik yapılamaz. Aksi yönde yapılan anlaşmalar emredici hükümlere aykırılık teşkil edeceğinden kesin hükümsüz olur. Beş yılın sonunda kira bedeli tespit edilirken yine TBK m.344/3 gereğince hakim hakkaniyete göre değerlendirecektir.
- Belirli Süreli Kira Sözleşmelerini Sona Erdirme
Kural olarak, belirli süreli kira sözleşmelerini sona erdirme olanağı kiracıya aittir. Zira, TBK m.347/1, c.1 ve TBK m.347/1, c.2 hükümleri bu yöndedir. Konut ve çatılı işyeri kiraları bakımından kira bedelinin belirlenmesine kiraya veren bakımından sınır getiren TBK m.347’ye göre kiracı belirli süreli sözleşmenin bitiminden on beş gün önce kiraya verene bildirimde bulunmadığı takdirde sözleşme bir yıl için uzatılmış sayılacağı gibi kiraya veren sözleşme süresinin sona erdiğine dayanarak sözleşmeyi sona erdiremez (Yargıtay Hukuk Genel Kurulu E. 2020/8-242, K. 2020/712).
- Sözleşmenin Bildirimli Feshi
Buna karşılık, kira sözleşmesinin on yıllık uzama süresini geçmesi durumunda kiraya verenin bu süreyi izleyen her uzama yılının bitiminden en az üç ay önce bildirimde bulunarak hiçbir sebep göstermeksizin sözleşmeye son verebilir. Yine belirsiz süreli kira sözleşmelerinde kiraya veren, kira başlangıcından on yıl geçtikten sonra genel hükümlere göre belirli süreli konut ve çatılı işyeri kiralarında kira süresi bitiminden en az 15 gün önce yazılı olarak bildirimde bulunulmalıdır. Belirsiz süreli kira sözleşmelerinde ise kiracı usulüne uygun olmak kaydıyla fesih bildirimiyle her zaman sözleşmeyi sona erdirebilir.
07.09.2021
Ecem ÖZGÜL
Stajyer