PR – M – 0006
1- Malpraktis (Tıbbi Uygulama Hatası) Hakkında Genel Bilgi
Malpraktis kelimesi Latince “mala” ve “praxis” kelimelerinden türemiş, mesleki uygulamalar sırasında beceri ya da özen eksikliğinden kaynaklanan tüm kusurlu eylemleri tanımlamak için kullanılmaktadır. Bundan dolayı Malpraktis kelimesi “tıbbi malpraktis” veya “tıbbi uygulama hatası” olarak belirtilmesi uygun olacaktır. Türk Tabipler Birliği ise bu kelimeyi, 01.02.1999 tarihinde yayınladığı Hekimlik Meslek Etiği Kuralları (HEMK)’nın 13. maddesinde, hekimliğin kötü uygulanması (malpractice) başlığı altında “bilgisizlik, deneyimsizlik veya ilgisizlik nedeniyle bir hastanın zarar görmesi” şeklinde tanımlanmıştır.
2- Hekim Sorumluluğu
Hekim sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, hekimin fiilinin hukuka aykırı olması, bir zararın oluşması ve meydana gelen zarar ile hekimin kusurlu eylemi arasında illiyet bağının kurulması gerekmektedir. Tıbbi uygulama hataları nedeniyle hekimlerin cezai ve hukuki sorumluluklarının yanında, bağlı oldukları meslek odalarına karşı mesleki sorumlulukları ve görev yaptıkları kurumlara karşı disiplin yönünden idari sorumlulukları da bulunmaktadır. Hekimlerin mesleki uygulamaları ile ilgili çok sayıda yasal düzenleme mevcut olsa da, Ceza hukuku ve medeni hukuk mevzuatında hekimlerin hukuki sorumluluklarını düzenleyen özel bir hüküm yoktur. Hekim kusuru söz konusu olduğunda genel sorumluluk kuralları geçerli olmaktadır. Tıbbi uygulama hatası ile suçlanan hekimler; ceza davası, hukuk (tazminat) davası, meslek kuruluşu tarafından yürütülen disiplin işlemleri ve idari soruşturma gibi çeşitli hukuksal süreçlerle karşı karşıya kalabilmektedir.
2.1. Hekimlerin Cezai Sorumluluğu
Hekimlik mesleğinin amacı, hastaya zarar vermek veya sağlığını tehlikeye sokmak değil, aksine hastayı sağlığına kavuşturmaktır. Hekimlerden istenen, insan vücuduna hukuka uygun bir şekilde müdahale etmesidir. Hukuka uygun olmayan tıbbi müdahaleler, hukuken kişinin vücut bütünlüğüne bir saldırı olarak nitelendirilmektedir. Dolayısıyla hekimler, hukuka uygun olmayan müdahaleler ve kusurları neticesinde ortaya çıkan olumsuz sonuçlardan dolayı Ceza Kanununda tanımlanan kişilere karşı suçlardan dolayı cezalandırılabilmektedirler. Tıbbi uygulama hatası sonucunda hekimler, Ceza Hukuku çerçevesinde çoğunlukla taksirle yaralama ya da taksirle öldürme suçlarından yargılanabilmekte, ancak, kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi (TCK 83/1), kasten yaralamanın ihmali davranışla işlenmesi (TCK 88), görevi kötüye kullanma (TCK 257), insan üzerinde deney (TCK 90), organ veya doku ticareti (TCK 91), çocuk düşürtme (TCK 99), kısırlaştırma (TCK 101), sır saklama yükümlülüğünün ihlali (TCK 136), bildirim yükümlülüğünün ihlali (TCK 280), irtikap (TCK 250), genital muayene (TCK 287) suçları kapsamında da ilgili yasa maddeleri ile yargılanabilmektedirler.
2.2.Hekimlerin Hukuki Sorumluluğu
Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiille maddi veya manevi zarara neden olan kişinin, verdiği zararı gidermekle yükümlü tutulmasına “hukuki sorumluluk” adı verilmektedir. Hekimler, mesleki kusurları dolayısıyla hastada zarar oluşması durumunda ceza hukukunun yanı sıra özel hukuk (tazminat) yönünden de sorumlu tutulabilmektedirler. Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle Hukuka veya sözleşmeye aykırı bir fiille maddi veya manevi zarara neden olan kişinin, verdiği zararı gidermekle yükümlü tutulmasına “hukuki sorumluluk” adı verilmektedir. Hekimler, mesleki kusurları dolayısıyla hastada zarar oluşması durumunda ceza hukukunun yanı sıra özel hukuk (tazminat) yönünden de sorumlu tutulabilmektedirler. Türk Borçlar Kanunu (TBK)’nun 49. maddesinde; “Kusurlu ve hukuka aykırı bir fiille başkasına zarar veren, bu zararı gidermekle yükümlüdür. Zarar verici fiili yasaklayan bir hukuk kuralı bulunmasa bile, ahlaka aykırı bir fiille başkasına kasten zarar veren de, bu zararı gidermekle yükümlüdür.” şeklinde, hekimin kusurundan dolayı oluşan zarar durumunda tazminat yükümlüsü olduğu belirtilmiştir. Hekimin tazminat sorumluluğundan bahsedilebilmesi için, hekimin eyleminin hukuka aykırı olması, hekimin kusurlu bir eylemde bulunması, zarar oluşması ve oluşan zararla hekimin kusurlu davranışı arasında illiyet yani nedensellik bağı kurulması gerekmektedir. Ancak, oluşan zarar ile hekimin kusurlu davranışı arasında illiyet bağının varlığını ispat yükü zarar gören tarafa aittir. İspat yükünün hastada olması, TBK’nın 50. maddesinde; “Zarar gören, zararını ve zarar verenin kusurunu ispat yükü altındadır, uğranılan zararın miktarı tam olarak ispat edilemiyorsa hâkim, olayların olağan akışını ve zarar görenin aldığı önlemleri göz önünde tutarak, zararın miktarını hakkaniyete uygun olarak belirler.” şeklinde açıklanmıştır. Hekimin kusurlu işlemi sonucunda hastada maddi veya manevi zarar belirlenmesi durumunda, hekimin tazminat ödeme yükümlülüğü ortaya çıkmaktadır. Hastada bedensel zarar oluşması halinde maddi tazminatı, TBK’nın 54. maddesinde belirtilen, “tedavi giderleri, kazanç kaybı, çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar, ekonomik geleceğin sarsılmasından doğan kayıplar” oluşturmaktadır. Hekim kusuru sonucu ölüm meydana geldiği takdirde, hekim tarafından karşılanması gereken tazminat kalemleri, TBK’nın 53. maddesinde; “cenaze giderleri, ölüm hemen gerçekleşmemişse tedavi giderleri ile çalışma gücünün azalmasından ya da yitirilmesinden doğan kayıplar ve ölenin desteğinden yoksun kalan kişilerin bu sebeple uğradıkları kayıplar” olarak sıralanmıştır. Hekim kusuru durumunda manevi tazminat ise TBK’nın 56. maddesinde düzenlenmiş olup, “hakim, bir kimsenin bedensel bütünlüğünün zedelenmesi durumunda, olayın özelliklerini göz önünde tutarak zarar görene uygun bir miktar paranın manevi tazminat olarak ödenmesine karar verebilir. Ağır bedensel zarar veya ölüm halinde, zarar görenin veya ölenin yakınlarına da manevi tazminat olarak uygun bir miktar paranın ödenmesine karar verebilir” şeklinde açıklanmış, manevi tazminatın sadece hastaya değil yakınlarına da ödenebileceği belirtilmiştir. Mevcut yasal düzenlemeler çerçevesinde, tıbbi müdahale ile ilgili hukuki sorumlulukları sözleşme ilişkisi, haksız fiil ve vekâletsiz iş görme oluşturmaktadır. Sorumluluk sebeplerine göre tazminat dayanağı ve kapsamı ile ispat yükünün dağılımı değişebileceğinden, hekimin sorumluluğunun hangi esasa dayandığını belirlemek önem taşımaktadır. Bundan dolayı konuyla ilgili bir hukuk bürosuna danışılmasında fayda vardır.
3- Görevli Mahkeme
Bağımsız çalışan veya özel bir sağlık kuruluşunda çalışan hekime karşı malpraktis nedeniyle açılacak maddi ve/veya manevi tazminat davaları adli yargının görev alanındadır. 6502 sayılı Tüketicinin Korunması Hakkında Kanun (3) uyarınca Tüketici Mahkemeleri görevlidir. Hekim ve özel hastaneye karşı birlikte tazminat davası açılması da mümkündür. Devlet hastanesinde ise durum farklıdır çalışan hekimler aleyhine doğrudan dava açılması mümkün değildir. Bu davalar Sağlık Bakanlığı aleyhine idare mahkemelerinde açılmalıdır. Anayasa’nın 129. maddesinin 5. Fıkrasına göre; “Memurlar ve diğer kamu görevlilerinin yetkilerini kullanırken işledikleri kusurlardan doğan tazminat davaları, kendilerine rücu edilmek kaydıyla ve kanunun gösterdiği şekil ve şartlara uygun olarak, ancak idare aleyhine açılabilir.” denmektedir. Devlet hastanelerinin yanında, üniversite hastanesi, ruh ve sinir hastalıkları hastanesi, aile sağlığı merkezi ve benzer nitelikteki kamu kurumlarında çalışan hekimlere karşı açılacak olan davalar da yine idare mahkemesinde açılır.
4- Sorumsuzluk Anlaşması Halinde Dahi Dava Açma Hakkı
Diğer sözleşme türlerinde olduğu gibi hekimlik sözleşmesinde de sorumsuzluk anlaşması yapılması mümkündür. Fakat Borçlar Kanunu’nun 115. Madde hükmü uyarınca, borçlunun ağır kusurundan sorumlu olmayacağına ilişkin önceden yapılan anlaşma kesin olarak hükümsüzdür. O halde hekimin sorumlu tutulamayacağı taraflarca kararlaştırılmış olsa dahi ağır kusur, kast, hile halinde anlaşma geçersiz olup hekimin hatalı müdahalesinden kaynaklanan zararın tazminini talep etmek mümkün olacaktır.
5- Dava Zamanaşımı Süresi
Özel sektörde çalışan hekimlere karşı açılacak tazminat davaları için zamanaşımı süresi 5 yıldır. Zira Türk Borçlar Kanunu Özel sektörde çalışan hekimlere karşı açılacak tazminat davaları için zamanaşımı süresi 5 yıldır. Zira Türk Borçlar Kanunu uyarınca vekâlet sözleşmesinden doğan alacaklar 5 yıllık zamanaşımına tabidir. Hasta ile hekim arasında eser sözleşmesinin kurulduğu durumlarda ise yine Türk Borçlar Kanununa göre 5 yıllık zamanaşımı süresi uygulanacaktır. Bu sürenin başlangıcı ise zararın öğrenildiği tarihten itibarendir. Kamu hastanelerinde çalışan hekimlere karşı açılacak tazminat davaları için ise hasta, hatalı tıbbi müdahalenin uygulandığı veya sonuçlarının ortaya çıktığı tarihten itibaren bir yıl içerisinde ilgili kuruma, hastaneye zararın tazmini talebini içeren bir dilekçe ile başvuruda bulunmalıdır. Yapılan başvuruya idarece olumsuz yanıt verilmesi halinde bu yanıtın hastaya tebliğinden itibaren 60 gün içerisinde idare mahkemesinde dava açılmalıdır.
16.07.2021
Ensar Emre AKSOY
Avukat/Yönetici