Mükerrer Takip

PR – M – 034

GİRİŞ

Hukuk kuralları toplumda yaşayan bireyler arasındaki ilişkileri düzenlemek amacıyla devletin yetkili organları tarafından konulan, devlet tarafından müeyyidelerle güvence altına alınan kurallardır. Muhatapların hukuk kurallarına kendi iradeleriyle uyması esastır. Ancak her toplumda ve her dönemde bireylerin hak ihlali iddiaları söz konusu olacağından bunun fiilen ve tam olarak gerçekleşmesi mümkün değildir.

Bireyler arasında bir hak ihlali söz konusu olduğunda devlet hukuk kuralları arayıcılığıyla müdahale eder. Bu müdahalelerden biri de icra hukukunda söz konusu olmaktadır. İcra hukuku, yükümlüsü tarafından kendi iradesiyle yerine getirilmeyen borçların devlet gücüyle yerine getirilmesini konu alır. İcra hukukunun temel amacı borçlular karşısında alacaklılarının haklarını korurken menfaat dengesini sağlayarak borçlunun hakkının da ihlal edilmemesidir. Alacaklı ve borçlu arasında menfaat dengesinin sağlanması bakımından takibin mükerrerliği konusu önem taşımaktadır.

İCRA HUKUKUNDA TAKİP İŞLEMLERİ VE MÜKERRER TAKİP

İcra takiplerine yön veren işlemlere takip işlemi denir. Takip işlemleri taraf takip işlemleri ve icra dairesinin yaptığı işlemler olarak ikiye ayrılır. Taraf takip işlemleri, tarafların yapmış olduğu takip işlemlerine yön ve şekil veren işlemlerken; icra dairesinin yaptığı işlemler, icra dairesi tarafından borçluya yönelik yapılan, icranın ilerlemesini sağlayıcı nitelikteki takip işlemleridir.

Aynı alacaklının aynı borçluya karşı aynı konuda takip işlemi yapması durumunda ise mükerrer takip söz konusu olur. 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu’nun 68. Maddesinin 1. fıkrasında “Talebine itiraz edilen alacaklının takibi, imzası ikrar veya noterlikçe tasdik edilen borç ikrarını içeren bir senede yahut resmî dairelerin veya yetkili makamların yetkileri dahilinde ve usulüne göre verdikleri bir makbuz veya belgeye müstenitse, alacaklı itirazın kendisine tebliği tarihinden itibaren altı ay içinde itirazın kaldırılmasını isteyebilir. Bu süre içerisinde itirazın kaldırılması istenilmediği takdirde yeniden ilâmsız takip yapılamaz.” şeklinde hüküm altına alındığı üzere aynı alacak için mükerrer takip yapılamaz.

Borçlunun borcunu zamanında ve eksiksiz yerine getirmemesi, alacaklının borçlunun haklarına sınırsız ve ölçüsüz müdahale etmesi anlamı taşımamaktadır. Bununla birlikte Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 10. Maddesinde “Devlet organları ve idare makamları bütün işlemlerinde kanun önünde eşitlik ilkesine uygun olarak hareket etmek zorundadırlar.” şeklinde ifade edildiği üzere cebir yetkisine sahip icra organları da temelini Anayasa’dan aldıkları bu yetkilerini kullanırken gerek alacaklı ile borçlu arasında gerekse diğer ilgililer arasında eşitlik ilkesini gözetmekle yükümlüdürler. Aynı alacak için mükerrer takip yapılması borçlu ve alacaklı arasındaki menfaat dengesini bozacağından eşitlik ilkesine de aykırı bir işlem olacaktır.

Keza Yargıtay da kararlarında mükerrer takip hususuna değinmiştir.

Yargıtay 19 Hukuk Dairesi 2019/2549 E. 2019/5602 K. sayılı 18.12.2019 tarihli kararında;” İ.İ.K’nun 68/1 maddesi gereğince mükerrer ilamsız takip yapılamaz. Usulüne uygun yapılmış bir takip bulunması itirazın iptali davasının görülmesi için dava şartıdır. Dava konusu takip mükerrer ilamsız takip olduğu için usulüne uygun bir takip olmadığından itirazın iptali davası için dava şartı gerçekleşmemiştir. Bu itibarla davanın usulden reddi gerekirken, işin esasına girilerek karar verilmesi doğru olmamıştır.” denilerek mükerrer takip yapılmasının kanuna ve usule aykırı olduğu belirtilmiştir.

TAKİBİN MÜKERRERLİĞİNDE BAŞVURULACAK YOL

Şikâyet, icra ve iflas organlarının, hukuka aykırı, hadiseye uygun olmayan, kamu düzenine aykırı veya bir hakkın yerine getirilmemesi ya da sebepsiz sürüncemede bırakılması niteliğinde olan muamelelerine karşı bu işlemlerin iptali, düzeltilmesi ya da yapılmamış olan bir işlemin yapılmasına yönelik icra mahkemesine yapılan başvurudur. Şikâyetin süresi, İcra ve İflas Kanunu’nun 16. Maddesinde “Kanunun hallini mahkemeye bıraktığı hususlar müstesna olmak üzere İcra ve İflas dairelerinin yaptığı muameleler hakkında kanuna muhalif olmasından veya hadiseye uygun bulunmamasından dolayı icra mahkemesine şikâyet olunabilir. Şikâyet bu muamelelerin öğrenildiği tarihten yedi gün içinde yapılır.” olarak hüküm altına alınmıştır. İlgili maddenin 2.fıkasında ise “Bir hakkın yerine getirilmemesinden veya sebepsiz sürüncemede bırakılmasından dolayı her zaman şikâyet olunabilir.” denilerek bazı hallerde süresiz olarak şikâyet yoluna başvurulabileceği düzenlenmiştir. Şikâyetin süresiz olduğu diğer bir hal ise kamu düzenine aykırılıktır. Kamunun menfaatlerini ihlal eden işlemler ile takibin taraflarının veya diğer ilgililerin temel hak ve özgürlüklerini ihlal eden işlemler kamu düzenine aykırı sayılırlar ve bu işlemlere karşı süresiz şikâyet yoluna başvurulabilir. 

Mükerrer takip başlatılmasına karşı şikâyet mi yoksa itiraz mı yoluna gidileceği ise tartışmalıdır. İtiraz yoluna başvurulabileceği görüşüne göre; İcra ve İflas Kanunu’nun 60. Maddesinde “İcra müdürü takip talebinin bu Kanunda öngörülen şartları içerdiğine karar verirse ödeme emri düzenler.” şeklinde ifade edilen, icra müdürünün takip talebi üzerine ödeme emri gönderme yükümlülüğü kapsamında icra müdürünün aynı alacaklının aynı borçluya karşı aynı konuda daha önce takip başlatılıp başlatılmadığı konusunda re’sen inceleme yükümlülüğünün olmadığı, bu nedenle mükerrer takip işlemine karşı itiraz yoluna başvurulması gerektiği savunulmaktadır. Mükerrer takibe karşı itiraz yoluna başvurulması konusunda Yargıtay’ın daha önce vermiş olduğu kararlar olmasına karşın, yakın tarihli kararlarında şikâyet yoluna başvurulması gerektiğini ifade etmiştir.

Bununla birlikte derdestlik, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi uyarınca dava şartıdır. Buna bağlı olarak icra takibi açısından derdestlik de bir takip şartıdır ve kamu düzenindendir.

Yargıtay 19. Hukuk Dairesi 2016/14890 E. 2017/7766 K. sayılı 16.12.2017 tarihli kararında;“…8. İcra Müdürlüğünün 2011/4052 Esas sayılı dosyası ile 18.05.2011 tarihinde ilamsız icra takibi yapmış, takip borçlunun 13.06.2011 tarihli itiraz dilekçesi ile durdurulmuştur. Alacaklı davacı itiraz üzerine 13.06.2011 tarihinde duran takibe karşı herhangi bir girişimde bulunmadan 27.12.2012 tarihinde Adana 3. İcra Müdürlüğünün 2012/12987 sayılı takibini başlatmış ve itiraz üzerinde görülmekte olan itirazın iptali davasını açmıştır. Yukarıda açıklanan yasa hükmü ve ilk takibe karşı dava açılmadığı gözetildiğinde mükerrer takip bulunması dava şartı olduğundan davanın reddi gerekirken yazılı şekilde karar verilmesi isabetsizdir.” denilerek mükerrer takip işleminin bulunmasının bir dava şartı olduğu açıkça belirtilmiştir. Bu bağlamda dava şartları mahkemece re’sen dikkate alınıyorsa takip şartları da icra dairesince re’sen dikkate alınmalıdır. Alınmaması halinde de şikâyete konu edilmelidir. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi, 2018/14389 E. 2020/27 K. sayılı 13.1.2020 tarihli kararında;“…bölge adliye mahkemesince, borçlunun mükerrer takip yapıldığına yönelik iddiasının borca itiraz niteliğinde olduğu ve takibin şekline göre icra müdürlüğüne yapılması gerektiği gerekçesi ile alacaklının istinaf talebinin kabulüyle mahkeme kararının kaldırılmasına, şikâyetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. Borçlunun, icra takibinin İİK’nun 45. maddesine aykırı olduğu nedenine dayalı başvurusu, İİK’nun 16. maddesi kapsamında şikâyet olup inceleme mercii icra mahkemesidir. Öte yandan bu husus kamu düzeninden olup İİK’nun 16/2. maddesi uyarınca süreye tabi değildir…” denilerek mükerrer takip işleminin süresiz şikâyete konu olacağına dair karar vermiştir.

Yine Yargıtay’ın bir diğer kararında bu husus açıklanmıştır. Yargıtay 12. Hukuk Dairesi 2019/9462 E. 2020/2696 K. sayılı 16.3.2020 tarihli kararında;“…ilk başlatılan takip dosyasında tahsili mümkün olan alacağın, makul bir neden olmaksızın yeni bir takip ile istendiği, mahkemece borçlunun mükerrer takip iddiası incelenmeksizin süre aşımı gerekçesiyle şikâyetin reddine karar verildiği anlaşılmaktadır. O halde mahkemece ilamlı icra takibinde mükerrerlik şikâyetinin süresiz olarak yapılabileceği gözetilmek suretiyle İİK’nun 18. maddesi gereğince duruşma açılarak taraf beyanları alındıktan sonra, takibin mükerrer olup olmadığı tespit edilerek sonuca gidilmesi gerekirken eksik inceleme ve araştırma ile evrak üzerinden karar verilmesi isabetsiz olup bozmayı gerektirmiştir.”  

Yukarıda bahsedilen iki kararda da mükerrer takibin icra dairesinin re’sen dikkate alması gereken bir husus olması nedeniyle kamu düzeninden olduğu ve bu husustaki şikâyetin süreye bağlı olmadığı ifade edilmiştir.

Sonuç olarak, mükerrer takip işlemi aynı alacaklının aynı borçluya karşı aynı alacak hakkında birden fazla takip işlemi yapmasıdır. Takibin mükerrerliği, Hukuk Muhakemeleri Kanunu’nun 114. maddesi ve İcra ve İflas Kanunu’nun 68. maddesinin 1. fıkrası kapsamında bir dava şartı olması nedeniyle icra daireleri tarafından re’sen incelenmesi gereken bir husustur. Bununla birlikte takibin mükerrerliği takibin taraflarının veya diğer ilgililerin hak ve özgürlüklerini ihlal ettiğinden dolayı kamu düzenine aykırı bir işlemdir ve bu işleme karşı başvurulacak yol süresiz şikâyet yoludur.

01.04.2024

Feyzanur ŞAHİN

Stajyer Avukat