PR – M – 001
Sermaye şirketleri, ortaklarının girişimiyle kurulur ve ticaret siciline tescil edilerek tüzel kişilik kazanır. Tüzel kişilik, şirketi kuran ortaklardan bağımsız olarak hukuki varlık kazanmış bir “kişi” olarak kabul edilir. Şirket, kendisini temsil edemeyeceği için, yetkilendirilmiş kişiler tarafından yönetilir ve işlemlerini bu temsilciler aracılığıyla gerçekleştirir.
Bu tüzel kişiliğin temel amacı kâr elde etmek ve bu kârı ortaklara dağıtmaktır. Şirket, yetkili temsilcileri vasıtasıyla yaptığı iş ve işlemler sonucunda kazanç sağlar ve bu kazancı pay sahiplerine aktarır. Ancak, şirketin tüzel kişiliği ve malvarlığı, ortaklardan ayrı bir varlık olarak kabul edildiğinden, ortaklar şirketin parasını veya mallarını diledikleri gibi kullanamaz. Bu durum, Ticaret Hukuku açısından önemli bir teorik temeldir.
- Tanım
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu, sermaye şirketlerinin ilişkili kişilerle (ortaklar, eşleri veya yakın akrabaları gibi) emsallere uygunluk ilkesine aykırı işlem yapmasını yasaklamıştır. Alım-satım, kiralama, ücret ödemeleri, borç verme gibi işlemler, bu yasağın kapsamına girer.
Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan işlemlerde uygulanan fiyatın, taraflar arasında bir bağlantı olmasaydı oluşacak piyasa fiyatına uygun olması gerektiğini ifade eder. Bu düzenleme, devletin vergi kaybını önlemeyi amaçlar.
- Şirketten Ortaklara Yasa ve Usule Uygun Yapılan Para Çıkışları
Ortakların, bir şirketten para çıkarmasının üç ana yolu vardır:
a. Huzur Hakkı
Ortak, şirketin yönetiminde yer alması veya şirkete emeğiyle katkıda bulunması karşılığında bir huzur hakkı alabilir. Huzur hakkı, ortakların aldığı maaş niteliğindedir. Bu kapsamda, her bir ortak, aylık bir asgari ücret tutarını kurumlar vergisi kesintisi olmadan şirketten alabilir.
b. Kâr Dağıtımı
Şirket, elde ettiği kârı ortaklarına dağıtabilir. Ancak bu durumda şirket, 5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu uyarınca kurumlar vergisi ödemek zorundadır. Ayrıca, ortağın aldığı kâr payı için de gelir vergisi beyannamesi verilmesi gerekir. Bu şekilde her iki taraf da vergilendirilir.
c. Borç Verme
Şirket, ortağına borç para verebilir ve bu işlem, “ortaklar cari hesabı” üzerinden muhasebeleştirilir. Ancak, verilen borç için emsallere uygun bir faiz oranı uygulanması gerekir. Aksi takdirde, şirketin faizsiz borç vermesi örtülü kazanç dağıtımı sayılır. Çünkü şirket, bu parayı bankaya yatırarak faiz geliri elde edebilirdi. Düşük faiz uygulanması da benzer şekilde örtülü kazanç olarak değerlendirilir.
- Örtülü Kazanç Dağıtımı Yasağı
5520 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’na göre, örtülü kazanç dağıtımı, şirketin ortaklarına veya ilişkili kişilere, vergiden kaçınmak amacıyla piyasa koşullarına aykırı olarak haksız kazanç aktarımı yapmasıdır. Bu tür işlemler, şirketin varlıklarına zarar verirken devletin vergi alacağına da engel olur.
- Danıştay Kararları Işığında Örtülü Kazanç Dağıtımı
Konuyu yargı kararlarıyla yargı önünde tartışılarak pratik hukukta ortaya çıkan nihai sonuca ilişkin Danıştay 4. Dairesi’nin 2016/11530 E. 2021/773 K. ve 04.02.2021 tarihli kararında:
Davacı şirketin “131 Ortaklardan Alacaklar” hesabında, ortaklarla olan para alışverişleri takip edilmiştir. Yapılan incelemede, bu borçlara faiz hesaplanmadığı ve ortaklara karşılıksız finansman sağlandığı tespit edilmiştir. Yerel mahkeme, örtülü kazanç dağıtımı yapıldığına hükmetmiş ve vergi cezasını onamıştır. Davacı, temyiz başvurusunda bu borç işlemlerinin ticari nitelikte olmadığını ileri sürmüşse de Danıştay temyiz başvurusunu reddetmiştir.
Bu karar, ticari bir şirketin ortağına faizsiz borç vermesinin yasak olduğunu net bir şekilde ortaya koyar. Şirket, kazanç sağlamak amacıyla her işlemden kâr elde etmek zorundadır. Faizsiz borç verilmesi, devletin vergi kaybına neden olacağı için hukuka aykırı kabul edilmiştir.
Yine Danıştay 4. Dairesi’nin 2017/2891 E. 2021/6026 K. 02.11.2021 tarihli kararında:
“Ticari şirketlerin kasasında ihtiyacı aşan miktarda nakit bulundurması, basiretli tacir ilkesiyle bağdaşmaz. Şirket, bu parayı değerlendirmek yerine ortaklarına bedelsiz olarak kullandırmışsa, örtülü kazanç dağıtımı söz konusu olur. Bu durumda, Merkez Bankası reeskont faiz oranı üzerinden hesaplama yapılarak cezalı tarhiyat uygulanmasında hukuka aykırılık bulunmamıştır.”
denilerek örtülü kazanç dağıtım yasağının büyük ölçüde denetlendiği ve vergilendirdiği hususunda birçok emsal karar ihdas edilmiştir. Bu kararlar, şirket kaynaklarının düşük bedelle veya karşılıksız olarak kullandırılmasının hem şirketin mali çıkarlarına aykırı olduğunu hem de vergi kaybına yol açtığını vurgulamaktadır. Ticaret Hukuku’na göre, şirketin ortağı dahi olsa her işlemde ticari kazanç gözetilmelidir.
Sonuç
Örtülü kazanç dağıtımı, sermaye şirketlerinin varlıklarının piyasa koşullarına aykırı olarak ortaklara veya ilişkili kişilere aktarılmasını önlemek amacıyla düzenlenmiştir. Şirketin her işlemden kâr elde etmesi beklenir ve bu amaca aykırı işlemler, örtülü kazanç olarak kabul edilerek vergiye tabi tutulur. Kurumlar Vergisi Kanunu ve Türk Ticaret Kanunu, bu konuda açık düzenlemeler yaparak şirketlerin mali şeffaflığını ve devletin vergi alacağını korumayı hedeflemektedir.
20.09.2024
Bagi ÖZMEN
Avukat